Okuma süresi: 16.45 mintues

Özet:

Antik Yunan’da evrenselleştirilebilecek bir insan doğası bulunmaz; insan potansiyellerden oluşan, potansiyelleri teorik ve pratik yaratıcı faaliyetle ortaya koyandır.[1] Evrensel insan doğası anlayışıyla şekillenmiş modern bir insan Antik Yunan’a dair okuma yapmaya karar verdiğinde ya bütünüyle Antik Yunan’a ait olmayan bir anlayışa sahip olacaktır ya da daha önce hiç karşılaşmadığı ve bu nedenle bilmediği bu anlatımın ona ne söylediğini anlama çabasına girecektir. İnsan, anlama çabasına yönelse de Doxa ile kuşatılmış her edimi yine de Antik Yunan’ı anlayamama risklerini her zaman içinde barındırmaktadır. Bu makale Antik Yunan’da ölüme karşı bir tür meydan okuma olarak kendini gösteren Aşk’ın (Eros), Symposium[2] diyaloğunu merkeze alarak, Platon’da ne anlama geldiğini anlamaya çalışırken Aşk’ı Aletheia ve Lethe kavramlarıyla birlikte yorumlamayı amaçlamaktadır.

Giriş:

Platon’da Eros’un ana tema olarak kendini gösterdiği diyalog olan Symposium da geçen konuşmalar, Appollodoros’un[i] Aristodemos’dan dinlediklerini bir Arkadaş’a diyalog şeklinde aktarmasıyla gerçekleşir. Adı Symposium olan, özel koşullarda, geleneklere uygun olarak kurulan bir toplantıdır bu.[3] Toplantı Agathon’un evinde yapılır. Evde onun dışında Phaidros, Pausanias, Eryksimakhos, Aristophanes, Agathon, Aristodemus ve Sokrates vardır.

Alkibiades geç bir vakitte, sarhoş olarak dâhil olur toplantıya.[4] Eryksimakhos, Phaidros’un her fırsatta üzerine övgü yazılmamış tek Tanrı’nın Eros olduğunu söylediğini belirtip bir

teklifte bulunur; Aşk üzerine herkes övgüler söylemelidir. Konuşmaya ilk Phaidros başlar.

Phaidros konuşmasında Eros’un en eski Tanrı oluşuna ve eşsizliğine vurgu yaparken

Pausanias, Aşk’ın tek değil çok oluşuna, güzel yapılırsa güzel, çirkin yapılırsa çirkin olacağına dolayısıyla Aşk’ın kendi başına ne güzel ne de çirkin olabileceğine değinir. Eryksimakhos için Aşk sanatlarla ilişkisinde ve uyumda kendini gösterirken Aristophanes’te insan bedeni, kadın-erkek ayrımları üzerinden anlatılır. Sokrates’ten hemen önce konuşan

Agathon ise yapılan konuşmaların Eros’a bir övgü olmadığını onun yerine Eros’tan görülen iyiliklerin anlatıldığını ifade eder. [5]

Sokrates ise konuşmasına ironi yaparak başlar; “Ne aptalmışım! Övmek benim için gerçeği söylemekti! Oysa övülecek şeye en güzel en büyük değerleri vermek, bunların onda olup olmadığına bakmamak gerekirmiş!” [6]

Sokrates bu tür bir övgüyü yerine getiremeyeceğini bu sebeple toplantıdan ayrılabileceğini söyler fakat isterlerse kendi yöntemiyle Aşk üzerine gerçeği söyleyebileceğini de belirtir. Orada bulunanlar bu teklifi kabul ederler ve Sokrates, Agathon’a sorular yöneltmeye başlar.[7]

“Aşk, bir şeyin aşkı mıdır? Aşk, henüz bizde olmayan bir şeyin aşkı mıdır?”

Platon burada Sokrates üzerinden Aşk’ı, nesnesi olan bir arzu değil, bir yoksunluk olarak tanımlar. Ona göre, güzellikten yoksun, güzelliğe kavuşmamış bir şey Güzel ve dolayısıyla İyi değildir. Güzelin yoksunluğunun fark edilmesi ile Aşk kendini gösterecektir.

Platon orada bulunmayan Matineialı bir kadını, Diotima’yı Symposium’a dâhil eder.

Diotima, Sokrates’in, Aşk konusunda kendisine öncü ve eğitmen olarak gördüğü bir kâhindir.[8] Aşk konusunda aralarında geçen diyalogda Sokrates, Diotima’nın karşısında kendisini tıpkı Agathon’un söyleminde olduğu gibi bulur; Aşk büyük bir Tanrı’dır ve güzelin sevgisidir. Diotima, bu düşünceleri çürütünce Sokrates; “Ama herkes Aşk’ı büyük bir Tanrı sayıyor,” der. Diotima sorar:

– Herkes dediğinde bilenleri mi, bilmeyenler mi söylüyorsun?

– Hepsi birden. [9]

Sokrates ve Diotima arasında geçen bu diyaloğun belki de en kritik yerlerinden biri tam da “bilenler-bilmeyenler” ayrımının yapıldığı bu noktadır. Bu durum bize ister istemez yaşamı bir faaliyet, faaliyetlerin kaynağını da Psukhe olarak gören Antik Yunan’da bilginin mümkün olmadığı Doxa’yı hatırlatacaktır.[10]

Algı ve Hegemonikon; Doxa:

İnsan zihninin bir faaliyeti, bu faaliyetin ürettiği içerik ve dünyanın kendisini üreten şey olarak karşımıza çıkan Doxa’nın[11] temel özelliklerinden biri çelişkidir. Marcel Detienne Hakikatin Efendileri[12] isimli eserinde Doxa’nın Deadalus heykelleriyle aynı doğaya sahip olduğunu belirtir; sıvışırlar ve yok olurlar.[ii] “Onların müphem yönlerini Platon’dan daha iyi kimse tespit edemezdi,” diyen Detienne, Platon’un bu şeylerin doğasını açıklarken bunları şölenlerde söylenen çift anlamlı sözlere ya da çocukların bilmece oyunlarına benzettiğini belirtir.[13] Bu bulanık dünyada her kelime karşıtıyla yan yanadır, ne vardır, ne yoktur ne kendisidir ne de öteki. Doxa’da tecrübe edilen bir çelişkidir ve bu çelişki Doxa’da bilgi olanağına izin vermediği için bir varlıktan söz edilemez ve dolayısıyla cehalet kaçınılmazdır. Tecrübi olanın tamamı ve hatta onu olanaklı kılan matrisi de üreten Doxa, algı ve hegemonikonun (muhakeme) birlikteliğinde kendine olanak bulurken sınırın kendisi olan soma (beden) sınırlı ve sonluluğa tabi olanı (algılanan) algı nesnesi olarak üretmektedir. Tüm faaliyetlerini ölümü ertelemek üzere kuran soma imal ettiği bu çelişki dünyasında yaşamın bundan ibaret olduğuna dair bir inanç taşırken Platon başka bir imkân daha olduğunu söyleyen kişidir.[14] Bu imkânın ne olduğunu anlayabilmek için Antik Yunan’ın Psukhe dediğinde neyi kastettiğine odaklanmak gerekiyor, zira bu imkân Psukhe’nin hareket etmesi ile var olabilecek bir durumdur.

Verili bir merkezi ve bütünlüğü olmayan, nüfuz eden, nüfuz edilemeyen, kararlılığın ve direnişin yok oluşu olan Psukhe[15] yaşam ve faaliyetin kaynağıdır. Kendi kendini hareket ettiren, otokinetik bir enerji alanı olan Pshuke sınır olanın, ölüm karşısında konumlanmış olan soma tarafından engellenmiş olsa da insan eylemi ile açığa çıkacak olan, ölümü aşan bir faaliyettir. Antik Yunan’da modern zamanların (Hristiyanlık sonrası) bir ön kabul olarak verili kabul ettiği insan içeriğini bulamayız, bu durumu dikkate almak Psukhe’nin anlaşılmasında oldukça önemlidir. Psukhe sonsuz ve sınırsız kapasiteler ve potansiyellerden oluşur fakat bu imkân insan faaliyetinde gerçeklik kazanmaktadır. Yaşamı faaliyet olarak tanımlayan Antik Yunan’da Psukhe yaşamı mümkün kılan güçtür.[16] Ancak Psukhe’deki bu imkân onun Doxa ile olan ilişkisinde bir cehalet perdesi ile örtülmüş gibidir. Symposium’da Diotima şöyle der:

“Cahil olmanın zor yanı; cahil kişi güzellikten, iyilikten, akıldan yoksunken bunların hepsinin kendinde toplanmış olduğunu zanneder. Bunlardan yoksun olduğunu bilmeyen kimse ne diye kendinde olmayanın peşine düşsün?”[17]

Cehalet kendinde güzeli, iyiyi (olmadığı halde) var kabul etmek iken güzelin yoksunluğu olan Aşk, Pshuke’yi kaynağı kendinde olan bir harekete sevk eder.[18] Bu “peşine düşüş” ün ne bir yönü ne mekânı ne de bir içeriği mevcut, ancak ve ancak hareketle var olacak bir gerçeklik; bir tür poiesis (yaratma); var olmayan bir şeyi var etme.[19] Bu oldukça sıkıntı verebilecek bir duruma benziyor; başlangıçta bir tür oryantasyon yitimi; cehalet içindeyiz, Varlığı göremiyoruz ve ölüm hala mevcut. Peter Kingsley Batı Hikmetinin Bilinmeyen Tarihi’ndeşöyle diyor:

“Eğer şanslıysanız, hayatınızın bir noktasında bir yol ayrımına gelirsiniz. Burada sola kıvrılan yol cehenneme çıkmaktadır. Sağa kıvrılan yol da cehenneme çıkmaktadır. Dümdüz giderseniz varacağınız yer yine cehennem olacaktır ve eğer geri dönerseniz yol sizi yine cehennemin dibine götürecektir.”[20]

Cehennemden çıkışın kolektif bir eylem olmadığı, her insanın kendi cehenneminden kendisinin çıkacağını hesaba katarak İyi’ye, Güzel’e kendisinin yöneleceğini fakat bu İyi veya Güzel’in de “verili” olmadığını belirtmek gerekiyor. Kişi, Güzel’i, Psukhe’de kendisi yaratacaktır. Antik Yunan’ın “etik mekânı” verili bir İyi’den söz etmemize izin vermemektedir.[21]

Aletheia (Hakikat) ve Lethe:

Detienne, Hakikatin Efendileri’nde bilimle uğraşan ‘medeniyet’te hakikat fikrinin nesnellik, söylenebilirlik ve birlik kavramlarını beraberinde getirdiğini ifade eder. Bizim için hakikat iki seviyede tanımlanmaktadır; mantık prensiplerine ve gerçekliğe uygunluk. Hakikat modern dünyada ispat, doğrulama ve deneylemeyi gerektirir.[22] Antik Yunan söz konusu olduğunda Aletheia veya Hakikat belgelenmiş haliyle Homeros’la dikkati çeker ve şairin, kâhinin dilinde Psukhe’nin temaşa ettiği bir ovaya dönüşür.[23] Bu ‘Varlık’ın unutulması ise ‘Unutkanlık Ovası’nda[24] bulunmaktan ibarettir. Unutmak, ölüm suyu olan Lethe’nin suyundan içmiş olmaktan kaynaklanmaktadır. Symposium’da Diotima; “Bilgi yitirildiği için öğrenme vardır, unutma, bilginin silinmesindendir,” der.[25]

Platon, diyaloglarında bazen mitsel anlatımlara başvurur. Bu belki de çevresinde bulunan kişilere anlatılan meseleyi daha anlaşılır kılabilmek için gösterilen bir çabadır. Republic Book X’de [26] anlatılan Er mit’i ‘unutkanlık’ konusunu detaylıca işler. Pamphlialı Armenius’un oğlu cesur savaşçı Er bir savaşta öldürülmüş ve ölümünden sonraki dokuzuncu günde diğer cesetler çürümeye başlamışken, onun cesedi bozulmamış bir halde bulunmuştur. Ceset evine götürülmüş ve on ikinci günde düzenlenen cenaze merasimi sırasında tam yakılmak üzereyken Er dirilmiştir. Neler olup bittiğini çevresinde bulunanlara anlatan Er psukhesinin vücudundan ayrıldıktan sonra diğer psukhelerle birlikte bir yolculuğa çıktığını anlatır. Bu yolculukta birtakım sorgulamalar, seçimler ve kuralarla karşılaşan Er, cehalet içinde olan psukhelerle saflığını koruyanlar arasında ne tür ayrımlar olduğunu anlatır bize. Yolculuğun bir bölümünde “Unutkanlık Ovası”na gelinir ve burada Lethe Nehri’nin kenarında dinlenmeye çekilirler. Orada bulunan psukheler nehrin suyundan içmeye başladıklarında her şeyi unuturlarken Er’in bu sudan içmesine izin verilmez ve Lethe ırmağını güvenle geçer.[27]

Detienne, bu mitsel çerçeveyi Platon’un bilgi teorisi üzerinden yorumlamaktadır. Teoriye göre Aletheia ovası ve Lethe ovası arasındaki karşıtlık, mitsel olarak ananmesis (hatırlama) fiili –zamanın dışına kaçış, ölümsüz Varlığın (Güzel, İyi) görülmesi– ve Lethe hatası –insanın cahilliği ve hakikatleri unutması– arasındaki karşıtlığı temsil etmektedir.[28] İnsanın cehaletini ve hakikati unutmuş olmasını Platon, Republic Book VII’de de “Mağara Alegorisi” ile anlatır.[29] Anlatım Book VI’da karşımıza çıkan bir ayrımın alegorik anlatımıdır. Bu ayrım (a line divided) bize eikasia, pistis, dianoia ve ayrımın en üst bölümünde bulunan noesis’i verir.[30] Eikaisa (imagination), zihinsel faaliyet ve onun nesnesi olan imgeleri temsil ederken Pistis (belief), inanma fiili ve inancı, Dianoia (thought), ilk aklı faaliyeti –ki bu faaliyet algı, beden tarafından belirlenmemiş bir faaliyettir– verir. Noesis’in (understanding) karşısında ise Eidos kendini gösterir.[31] Güzeli güzel yapan şey olarak Eidos’un ne olduğundan ziyade ne olmadığını ifade etmek mümkün; Doxa olmayan!

Aşk’ın Güzel’e Yönelişi ve Coşku:

Nietzsche, Symposium’da Sokrates’in Diotima ile olan konuşmasını “Platon’un Symposium’unda Alkibiades’in Konuşmasıyla Diğer Konuşmalar Arasındaki İlişki Üzerine” başlıklı yazısında Diotima’nın bu üst bölümü kendinde güzel olana duyulan sevgi olarak yorumlar.[32] Diotima, Sokrates’le yaptığı diyaloğun son bölümünde şöyle der:

“Bir görebilse insan güzelliğin kendini; her şeyden arınmış, katışıksız, saf; insan bedenine, tenine ya da ölümlülükle ilgili diğer saçma şeylere bulaşmış güzelliği değil, saf görünüşüyle Güzel’i görebilse!”[33]

Güzelliğin yoksunluğu olarak kendini gösteren Aşk ölüme bir meydan okuma olarak Psukhe’den ayrı olmayan ve dolayısıyla Psukhe’yi kendinde olan harekete sevk eden şeydir. Güzelliğin yoksunluğundan kaynaklı onsuz yapamama hali insanı kaçınılmaz olarak önce doxalojik olanın içinde bir arayışa sürükler. “Güzel nerede?” diye başlayan bu arayış insanı önce nesnelere yöneltecektir. Nesnelerde aradığı güzelliği bulamayan kişi Güzel olana elbette hızlıca yükselemez ve nesnelerden sonra bedenine ya da bedenlere yönelir. [34] Aradığı Güzel’in eğer burada da olmadığını görebilirse insan gerçek anlamda Aşk’ı bu aşamada yaşamaya başlayacaktır, zira Aşk’ın bir nesnesi olmadığını, arzu içermediğini deneyimde fark etmiş olacak ve güzelliğin bilgisinin arayışı olarak felsefe de tam da bu noktada başlayacaktır.[35]

Platon, Phaedrus diyaloğunda oldukça dikkat çekici bir biçimde Aşk’ın rasyonel değil irrasyonel olduğunu anlatmaya çalışır ve Phaedrus’a şunları söyler:

“Âşık delirmiş, âşık olmayansa aklı başında olduğu için iyiliği âşıktan çok âşık olmayana göstermek gerektiğini söyleyenlerin sözleri doğru değildir… Bize armağan olarak verilenler arasında en büyük iyilikler delilikle gelenlerdir.”[36]

Phaedrus’ta Platon delilikten bahsederken “manik” duruma, coşkuya gönderme yapmaktadır. Güzel’in bilgisine yönelen bu coşku Psukhe’nin bileşenleri arasında yer alan insanın kendine rağmen, ölüme rağmen yapmasını ya da yapmamasını sağlayan bir coşku halidir. Platon dörde ayırdığı delilik için şöyle der:

“Apollon’un esinlemesiyle gelen kehanet, Dionysos’tan gelen esriklik; Mousalardan gelen şairlik ve bunların en iyisi olduğunu söylediğimiz Aphrodite ve Eros’tan gelen Aşk deliliği…”[37]

Bu cümleleri etmeden hemen önce Platon deliliğin iki türüne dikkat çeker; biri insanın hastalıklarından kaynaklı delilik, diğeri ise her zamanki alışkanlıklarımızı tanrısal bir şekilde değiştiren delilik.[38] İnsanın bir hastalığı olarak ‘insanlığı’ ve bu tanım üzerine kurduğu kendilik ve total olarak bu kendiliğin çelişik bir yansıması olarak dünyada bilgi yoktur, der Platon. Başka bir imkânın varlığına dikkat çekerken de Aşk’a oldukça önem verir.

Sonuç:

Platon’da Aşk, diğer tüm imal edilmiş kelimeler ve şeyler gibi Doxa’da bulunmaz. Aşk doxalojik olanda bir yoksunluk olarak başlasa da Güzel’in bilgisine dair bir yoksunluğa dönüştüğünde artık bambaşka bir önem arz eder. Yapabildiklerini yapmaya başladıkça kendini var eden bir güç olarak Psuke, Aşk’la hareket etmektedir.

Platon için Aşk’ı övmek, yalnızca gerçeği söylemektir. Aslında Platon’un Sokrates üzerinden genel olarak yaptığı şey yalnızca gerçeği söylemektir. Platon, Doxa’da var olan çelişkinin nasıl varlık kazandığına, çelişkide bilginin mümkün olamayacağına, her insanın kendi cehenneminde bulunduğuna, cehennemden kendi faaliyeti ile çıkabileceğine, yaşamanın faaliyet olduğuna, faaliyetle yaratılacak bir İyi olduğuna dikkat çekerken retoriğe başvurmaz.

Yalnızca bildiğimizi zannettiğimiz şeylerin bilgisine sahip olmadığımızı gösterir ve Güzel’in bilgisine Aşk’la yöneldiğimizde felsefenin olanaklı olduğu gerçeğini söyler.

Kaynakça:

– Atalay, Kaan, Sözleşme Teorileri, Michel Foucault, Cogito, Sayı: 70-71, Yaz 2012, Yapı Kredi Yayınları.

– Atalay Kaan, “Platon ve Cehalet” Ders Notları, 2018, Güz Dönemi.

– Detienne, Marcel, Arkaik Yunan’da Hakikat’in Efendileri, Çeviren: Âdem Beyaz, Pinhan Yayınları, 2012.

– Irigaray, Luce, Büyücü Aşk: Platon’un Sempozyumundan Diotima’nın Konuşmasına Dair Bir Okuma, Çevirenler: Onur Varolun, F. Betül Tatlı, Yaşayan Platon, Editörler: Sadık Erol Er, Birdal Akar, Çizgi Kitap Evi Yayınları, 2017

– Kingsley, Peter, Batı Hikmetinin Bilinmeyen Tarihi, Çeviren: Onur Atalay, Etkileşim Yayınları, 2006.

– Nancy, Jean-Luc, Her Şey Bulunur, Jean-Luc Nancy Felsefede Eros, Cogito, Sayı: 85, Kış 2016, Yapı Kredi Yayınları.

– Nietzsche F. W., Alkibiades’in Konuşmasıyla Diğer Konuşmalar Arasındaki İlişki Üzerine, Çevirenler: Sadık Erol Er, Birdal Akar, Yaşayan Platon, Çizgi Kitap Evi Yayınları, 2017.

– Plato, Phaedrus, Complete Works, Edited By John M. Cooper, Associate Editor D. S. Hutchinson, Hackett Publishing Company, Cambridge 1997.

– Plato, Republic,Edited By John M. Cooper, Associate Editor D. S. Hutchinson, Hackett Publishing Company, Cambridge 1997.

– Plato, Symposium, Edited By John M. Cooper, Associate Editor D. S. Hutchinson, Hackett Publishing Company, Cambridge 1997.

– Platon, Şölen – Dostluk, (Symposion-Lysis) “Şölen” Üstüne Birkaç Söz, Azra Erhat, Çevirenler: Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2014.

– Schwarz, Fernand, Kadim Bilgeliğin Yeniden Keşfi, Çeviren: Ayşe Meral Arslan, İnsan Yayınları, 1997.

Son Notlar:


[1] Kaan Atalay, Sözleşme Teorileri, Michel Foucault, Cogito, Sayı: 70-71, Yaz 2012, Yapı Kredi Yay., 111, 112.

[2] Platon, Complete Works, Symposium, Alexander Nehamas and Paul Woodruff,Edited By John M. Cooper, Associate Editor D. S. Hutchinson, Hackett Publishing Company, Cambridge 1997.

[3] Platon, (Symposion-Lysis) “Şölen” Üstüne Birkaç Söz, Azra Erhat, Çevirenler: Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2014, 9.

[4] Plato, Complete Works, Symposium, 494.

[5] Plato, Complete Works, Symposium, 463, 470, 473, 477.

[6] Plato, Complete Works, Symposium, 481.

[7] Plato, Complete Works, Symposium, 482.

[8] Luce Irigaray, Büyücü Aşk: Platon’un Sempozyumundan Diotima’nın Konuşmasına Dair Bir Okuma, Çevirenler: Onur Varolun, F. Betül Tatlı, Yaşayan Platon, Editörler: Sadık Erol Er, Birdal Akar, Çizgi Kitap Evi Yayınları, 2017, 149.

[9] Plato, Complete Works, Symposium, 485.

[10] Fernand Schwarz, Kadim Bilgeliğin Yeniden Keşfi, Çeviren: Ayşe Meral Arslan, İnsan Yayınları, 1997, 165.

[11] Kaan Atalay, “Platon ve Cehalet”, Ders Notları, 2018, Güz Dönemi.

[12] Marcel Detienne, Arkaik Yunan’da Hakikat’in Efendileri, Çeviren: Âdem Beyaz, Pinhan Yayınları, 2012.

[13] Marcel Detienne, Arkaik Yunan’da Hakikat’in Efendileri, 182, 183.

[14] Kaan Atalay, “Platon ve Cehalet”, Ders Notları.

[15] Jean-Luc Nancy, Her Şey Bulunur, Jean-Luc Nancy Felsefede Eros, Cogito, Sayı: 85, Kış 2016, Yapı Kredi Yayınları, 51, 52.

[16] Kaan Atalay, “Platon ve Cehalet”, Ders Notları.

[17] Plato, Complete Works, Symposium, 486, 487.

[18] Plato, Complete Works, Phaedrus, Alexander Nehamas and Paul Woodruff, 523.

[19] Plato, Complete Works, Symposium, 488.

[20] Peter Kingsley, Batı Hikmetinin Bilinmeyen Tarihi, Çeviren: Onur Atalay, Etkileşim Yayınları, 2006, 13.

[21] Kaan Atalay, “Platon ve Cehalet”, Ders Notları.

[22] Marcel Detienne, Arkaik Yunan’da Hakikat’in Efendileri, 43.

[23] Marcel Detienne, Arkaik Yunan’da Hakikat’in Efendileri, 47.

[24] Plato, Complete Works, Republic X, G.M.A. Grube, rev, C.D.C. Reeve, 1223.

[25] Plato, Complete Works, Symposium, 491.

[26] Plato, Complete Works, Republic X, 1199.

[27] Plato, Complete Works, Republic X, 1218, 1223.

[28] Marcel Detienne, Arkaik Yunan’da Hakikat’in Efendileri, 199.

[29] Plato, Complete Works, Republic VII, 1132.

[30] Plato, Complete Works, Republic VI, 1130.

[31] Plato, Complete Works, Republic VI, 1131.

[32] F. W. Nietzsche, Alkibiades’in Konuşmasıyla Diğer Konuşmalar Arasındaki İlişki Üzerine, Çevirenler: Sadık Erol Er, Birdal Akar, Yaşayan Platon, Çizgi Kitap Evi Yayınları, 2017, 13.

[33] Plato, Complete Works, Symposium, 494.

[34] Plato, Complete Works, Phaedrus, 528.

[35] Plato, Complete Works, Phaedrus, 553.

[36] Plato, Complete Works, Phaedrus, 522.

[37] Plato, Complete Works, Phaedrus, 542.

[38] Plato, Complete Works, Phaedrus, 542.


[i] Appollodorus: Sokrates’in en önemli öğrencilerinden ve sadık dostlarındandır. Platon, “Phaidon” diyalogunda da Apollodorus’a yer verir.

[ii] Platon’un Doxa, Deadalus heykelleri benzetmesi için bknz: Plato, Complete Works, Meno, 895.

Ayşe Acar
+ Son Yazılar