Özet:
Alman idealizminin önemli temsilcileri arasında yer alan Johann Gottlieb Fichte’nin “Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine”[1] adlı kısa denemesi 1798 yılında yayınlanmıştır. Deneme, Fichte’nin düşünce sisteminin merkezinde duran Wissenschaftslehre temel alarak yazılmış, din felsefesine dair görüşlerinin yer aldığı bir tür manifesto niteliği taşımaktadır. Bu makale “Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine” adlı denemede Fichte’nin inanç konusuna yaklaşımını anlamayı ve yaklaşımı din felsefesinde yer alan “Tanrı’nın Varlığının Delilleri Tartışmaları” ile insan-Tanrı ilişkisi çerçevesinde yorumlamayı amaçlamaktadır.
Giriş:
Fichte’nin Jena’da ders vermeye başladığı 1794 yılında ilk kez gündeme getirdiği[2] ve Wissenschaftslehre[3] adını verdiği sistem, beraberinde birtakım felsefi tartışmaları doğurduğu gibi Fichte’yi bazı suçlamalarla da karşı karşıya bırakmıştır. Fichte, bir taraftan WL sistemi üzerine çalışmaya devam ederken, diğer yandan bu sistemin bir tür dipnot niteliğini taşıyan denemeler ve eserler de yayınlamıştır. Bu eserlerden biri, 1798 yılında yayınlanan, Fichte’nin ateizm tartışmalarıyla hepten gündeme gelmesine ve yayınlanmasından bir yıl sonra Jena’daki görevinden ayrılmasına neden olan “Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine” isimli denemedir. Denemenin yayınlanmasından sonra yöneltilen eleştirilere karşı Fichte kendini savunmuş olsa da Tanrı’nın bilme değil inanma konusu olduğunu savunan Friedrich H. Jacobi’nin “teizmi bütünüyle ortadan kaldırmak” suçlamasına maruz kalmış[4] ve genel olarak Fichte’nin sistemi Jacobi tarafından nihilizmle eş değer görülmüştür.[5]
Fichte’nin erken dönemlerinde Almanya’da “ölü köpek” olarak tanımlanan Spinozacılığa[6] yönelme cesareti, zamanla Spinozacılığın belirlenimciliğinden uzaklaşmış olsa da, o dönem gösterdiği cesaret devam etmiş ve onun özgürlüğe olan tutkusu din felsefesine olan yaklaşımına da eşlik etmiştir.
“Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine”[7] (1798) adlı denemesinde Fichte, kendi sistemi üzerinde uzun zamandır devam eden çalışmalarını daha geniş bir kamu önünde paylaşma sorumluluğu hissettiğini, bu sorumluluğu başka görevlerle meşgul olduğu için ancak yerine getirebildiğini ve görevinin ‘insanın inancına nasıl ulaşılır’ nedensel sorusuyla uğraşmak olduğunu belirtir ve şu uyarıda bulunur:
“Bu soruyla uğraşırken, bu inancın, insanın uygun gördüğü, ileri sürebileceği ya da süremeyeceği –yüreğin istediği şeyi ve yürek onu istediği için doğru olarak ve eldeki mantıksal uslamlamaların yetersizliğine bir ek olarak ya da bu uslamlamaların yerini tutan olarak alınacak özgürce seçilmiş bir karar gibi– rastgele bir varsayım olarak tanımlanmaması gerektiğini kavramak özseldir.” [8]
Fichte’de felsefecinin görevi, ne insanları uzaydaki özdeksel nesnelerin varoluşu, onların değişimi ya da ardışıklığına ikna etmek ne de onları evrenin tanrısal bir yönetimine inanmaya razı etmektir. Felsefecinin işaret edeceği zorunlu zemin, duyusal dünyanın varoluşu ve bu varoluşun zorunlu olarak bir yaratıcıyı gerektirdiği fikri değildir. Fichte’ye göre bağımsız bir dünyadan söz edilemeyeceği gibi duyusal varoluş bize ait iç etkinliğin bir iç yansımasından ibarettir ve bu nedenle ahlaksal bir dünya düzenine inancımız ancak kendimizde, kendimiz yoluyla, kendi ereğini taşıyan bir özgürlük zemininde anlaşılabilir.[9] Gerçek ahlak, herhangi bir mantıksal zorlama içeren akıl yürütme ile değil, yalnızca kendinde kurulabilir ve bu durum insana özgürlüğünü veren şeydir. Fichte, düşüncesini daha anlaşılır kılmak için “uçurum” örneğini verir: “Eğer dipsiz bir uçurumdan atlamaya karar verseydik bunu yapabilme özgürlüğümüzün (saltık zorunluluk) mantıkta değil yalnızca ahlaksal duyguda temellendiğini görürdük.”[10]
Duyusal dünya kendi yasalarıyla kendi yolunda ilerlerken ahlak üzerinde bir etkinlik gösteremez ki, bu yegâne özgür varlık olan insanı duyusal dünyanın belirleyemeyeceği, denetleyemeyeceği anlamına gelir. İnsan, şeylerle çevrili ampirik dünyada yaşarken iradesiyle eylemde bulunan bir varlıktır ve dahası ampirik dünyada varlığını kendinde değil Ben’de bulacaktır.[11] Ben, kendim için, kendim olarak bir etkinliktir.[12] Ben, bir şey değil, saf etkinliktir.[13] Fichte, “İnsanın Belirlenimi”nde[14] (1800) dikkatini kendi Ben’ine yönelttiğinde eylem için burada olduğunu söyler; bilgi ise eylemin gözlemlenmesinden ibarettir.[15] İnsanın mutlak bağımsız bir varlık olarak eylemde bulunmasını sağlayan dürtü, insanı harekete geçiren, dışsal olmayan, fakat kaynağı insanda olan bir güçtür.[16] İrade üzerinden eylemde bulunan insan doğru şekilde eylemekle ahlaksal düzeni oluşturmaktadır. Bu ahlaksal düzen insanın onayladığı tanrısal olandır. Fichte “Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine”de şöyle der:
“Bu dirimli ve gerçek ahlaksal düzen, Tanrı ile özdeştir. Bir başka Tanrı’yı kavrayamayız, başka bir Tanrı’ya ihtiyacımız da yok.”[17]
Kaynağı Ben’de olan etkinlikle kendini koyan ve gerçek ahlaksal düzeni var eden bu Tanrı’dan başka bir Tanrı’yı kavrayamıyor oluşumuz, kendimizde ayrı bir varlığın varoluşunu çıkarsamak için hiçbir akılsal temellendirmemiz olamamasından kaynaklanmaktadır. Kökensel aklımız böyle bir çıkarsama yapamamaktadır.[18] Fichte’de Tanrı zorunlu olarak Ben’den ibarettir veya bir Tanrı’dan söz edebilmek için Ben’e ihtiyaç vardır.
Tanrı’nın Varlığının Delilleri:
İnsanın Tanrı ile olan serüveninde teizm fikrinin diğer tanrı görüşlerine baskın çıkmış olması bugün teizm dışında dikkate değer başka görüşlerin olmadığını söylemek için yetersizdir. Daha çok Spinoza üzerinden bir tür düşünsel suç faaliyeti olarak algılanan panteizm ya da panenteizm, küçük gruplar içerisinde de olsa varlığını sürdürmeye, dikkat çekici söylemlerde bulunmaya devam etmektedir. Fichte ayrı bir töz olarak Tanrı kavramının olanaksız ve çelişik olduğunu söyleyerek ateizm suçlamalarına maruz kalmış olsa da yine bugün ayrı bir töz olarak Tanrı, teoloji, felsefe ve din felsefesinin gündeminde olmaya devam etmektedir. Din felsefesinde “Tanrı’nın Varlığının Delilleri” başlığı ile yürütülen çalışmalarda gündeme gelen ve Fichte’nin kabaca “Bu konular üzerine düşünmek felsefecinin görevi değildir,” dediği, duyulur dünyanın Tanrı’nın varlığına delil olarak (kozmolojik delil) kabul edilmesi yaygın bir tutumdur.
Delil tartışmalarının “Ontolojik Delil” bölümünde, Descartes, Spinoza, Leibniz gibi önemli filozofların görüşleri gündeme gelir.[19] Tanrı kavramının kendisini delil olarak sunmaya çalışan St. Anselm’in ismiyle gündeme gelen bu delile dair tartışmalarda Descartes, zihindeki Tanrı kavramına dair analizleriyle dikkat çeker. St. Anselm için, inancı bir ön kabul olarak almalı ve aklın inancı tasdik etmesine olanak verilmelidir.[20] Descartes’ta ise Tanrı bir ön kabul olarak ‘iyi’dir[21] –ki esasında Descartes Tanrı’nın iyi olduğunu kanıtlamadan düşüncesini yürütür, bir mantık hatası yapar– ve “Üçüncü Meditasyon”da zihinde bir Tanrı idesi olduğundan söz eder.[22]
Descartes’ın iyi olarak tanımladığı Tanrı varken bu dünyada kötülük nasıl mümkündür? Soruya verilen çeşitli yanıtlar “teodise” olarak geçer. Alman filozof Gottfried Leibniz’ın yaptığı teodise’de iyilik ve kötülüklerin toplamı bu dünyayı en iyi dünya yapan şeydir.[23] “Ontolojik Delil” başlığında ise Leibniz, Descartes’ın düşünme biçimine eleştiri getirerek varlık kavramını ilim, irade ve kudret kavramları ile ilişkiye sokar.[24] Spinoza’ya gelince “Ethica”da Tanrı hakkında bir kavrayışa sahip olmak bir cevheri kavramak anlamına gelir. Tanrı, varlığı zorunlu bir cevherdir, onun olmadığını düşünmek bir çelişkidir.[25]
Bu tartışmalarda adı geçen filozoflar arasında Fichte doğal olarak bulunmamaktadır. Fichte için insanın yegâne ereği Tanrı’nın var olduğunu ispat etmek değil, erek insanın varlığını özgürlük olarak ortaya koymaktır. Tanrısal olan ancak bir ahlak düzeni olarak insanın pratik etkinliğinin sonucudur. Fichte, bazı yorumculara göre fenomen-numen ayrımında kendinde şey olan numeni ortadan kaldırarak klasik bir ontoloji ayrımını reddetmektedir.[26] Öte yandan Fichte’nin WL ile yapmak istediği şeyin etikten başlayan bir ontoloji olduğu görüşünü savunanlar da bulunmaktadır; pratik olanın teorik olan karşısındaki üstünlüğü gösterilmiş, yaşamın ve varlığın dünya üzerinde onu değiştirip dönüştürmekle ve bu vesileyle eylemde bulunanın kendisinin de değişip dönüştüğü gerçeğine dikkat çekilmektedir.[27] Fakat her koşulda Fichte’nin gündeminde bir Ben vardır ve bu Ben dışında bir ontolojik gerçeklik mevcut değildir, zira ‘Ben Olmayan’ da Ben’de içerilmektedir.
Wissenschaftslehre (WL) ve Mutlak Ben:
“Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine”de Fichte’nin “İnsan inancına nasıl ulaşılır?” sorusuna verdiği yanıt WL’ye dair yaptığı açıklamaları dikkate almayı gerektirmektedir. WL Fichte’de mutlak bütünlüğe sahip yegâne bilimdir. Onda her tekil bir şey her şeye, her şey de her tekil şeye neden olmaktadır. Bütünlük, WL’nin ayırt edici özelliği olup diğer tüm bilimler, kendilerinden başlayıp kendi ilk ilkelerine dönemedikleri için sonsuzdurlar dolayısıyla tamamlanamazlar.[28] Genel olarak insan bilgisinin sistemi olan WL bir ilk ilkeye dayanır. Tüm sonlu Ben’lere önsel olan bu koşulsuz ben Mutlak Ben’dir. Nesneleştirilemeyen Mutlak Ben’in anlaşılmasında Fichte’nin verdiği duvar örneği dikkat çekicidir: Duvarı düşünün, der Fichte, sonra duvarı düşüneni düşünün ve ardından duvarı düşüneni düşüneni düşünün… Bilince nesneleştirilemeyen, sonsuza kadar giden bir Ben söz konusudur.[29] Bu Mutlak Ben’in sonsuzluğu, bölünemez olması haklı olarak “O halde ampirik ben ya da bilinç ondan nasıl çıkabilir?”[30] sorusunu beraberinde getirse de –ki bu konuya Alman düşüncesinde ilk dikkat çeken kişi Hölderlin olacaktır– Fichte’ye göre Mutlak Ben kendisini düşüncemize “anlıksal sezgi” (Intellektuele Anschauung) ile bildirmektedir.[31]
“Wissenschaftslehre’nin Hipotetik Bölümlenmesi”nde[32] Fichte, Mutlak Ben’i tüm bölümler tarafından paylaşılan olarak açıklar. WL’nin Teorik Bölümü olarak geçen açıklamada Ben, Ben Olmayan ve Nicelik kavramı mutlak a priori kavramlardır. Hem Ben hem Ben Olmayan, birbirlerinin karşıtlıklarıyla belirlenen bir sınırlamaya, nicelik kavramına sahiptirler.[33] WL’nin bu Teorik Bölümü ikinci bölüm olan Pratik Bölüme temel sağlar. Fichte, bu bölümü her açıdan en önemli olarak tanımlar. Pratik Bölüm, hoş, güzel, yüce, Tanrı gibi ampirik Ben’in kendini ortaya koyacağı alandır ve bu alana temel sağlayan şeyin WL’nin teorik açıklaması olduğunu unutmamak gerekir.[34]
“Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine”de sorduğu “İnsan inancına nasıl ulaşılır?” sorusuna Ben’in pratik alanda ahlaksal dünya düzenine getireceği açıklama yanıt olacaktır. Ahlaksal dünya düzeninin bir yaratıcısı olduğunu düşünmek bu varlığın zorunlu olarak bizden ayrı olduğunu söylemek, ona düşünebilme, bilinç sahibi olma gibi yetenekler atfetmemize neden olacaktır. Bu yüklemler o varlığın sonlu bir şeye dönüştürülmesine ve aslında kişinin kendini çoğaltmasına vesile olmaktan öteye gidememektedir. Bu, Tanrı’yı düşünmede başarılı olamadığımız anlamına gelir. Zira ayrı bir töz olarak Tanrı kavramının olanaksız ve çelişkili olduğu ortadadır.[35] Ahlaksal düzen bizim onayladığımız, eylemlerimizle oluşan tanrısal olandır. Fichte’nin Tanrı anlayışında, insanın kendinden başka gidebileceği bir yer bulunmamaktadır. Bu dolaysızca verili olana sarılmak neşeli bir ahlakın gerçek dine dönüşmesine katkı sunabilecektir.[36]
Tanrı ya da İnsan:
Fichte, “İnsanın Saygınlığı Üzerine”de[37] (1794) “İnsanın içinde yaşadığı kilden kulübeyi silkeleyip yıkın!” der. İnsanın Ben’i ölü maddeye düzen ve uyum getiren yegâne şeydir; insan karışıklığa düzen, evrensel muammaya uyum getirirken gönüllü olarak seçtiği düzeni getirendir. İnsan, varoluşunun doğası gereği, kendi dışındaki her şeyden bağımsız bir varlıktır. İnsanın özgürlüğü, bu özgürlüğün varoluşa verdiği seçili düzen onu zorunlu olarak merkez kılan şeydir, öyle ki merkez kendinden dışarı koyduğu varoluşu tıpkı bir aynada seyreder gibi seyretmektedir, bu seyredilenlere Tanrı da dâhil olsa gerek.
Fichte’nin nihilizm ve ateizmle suçlanması gibi heterodoks ya da zaman zaman nihilist / ateist olmakla itham edilen bazı inanç gruplarının Tanrı ve insan söylemleri Fichte’nin genel olarak felsefesinde dile getirdiği fikirlerle oldukça uyumlu gözükmektedir. Bu gruplar arasında yer alan Alevi-Bektaşilerin önemli şairlerinden Âşık Daimi şöyle diyor:
“Kâinatın aynasıyım; mademki ben bir insanım
Tanrı’nın varlık deryasıyım; mademki ben bir insanım.”[38]
Fichte,“İnsanın Saygınlığı Üzerine”de Fichte, “Ben bir insanım” diyebilen herkes için geçerli olanları sıralarken “insan damgasını taşıyan tapınakta mesken tutan tanrısallık”tan söz ediyor. Genel olarak Alevi-Bektaşi topluluklar için pagan ya da Spinoza’ya gönderme yapılarak panteist tanımlamaları yapılsa da söz edilen geleneğin yazılı ve sözel birikimleri ve yaşayan temsilcileri dikkate alındığında tanımlamalarda büyük oranda hatalar yapıldığı görülecektir. Spinoza’da tabiatın gücü Tanrı’nın gücü iken[39] Alevi-Bektaşi geleneğinde tabiat ve Tanrı, varlığını insana borçludur. Fichte’de Ben Olmayan’ın Ben’de içerilmesine dair önerme Hz. Ali’de başka bir söylemle mevcuttur: “Sen kendini küçük bir cisim sanıyorsun oysa tüm âlemler dürülü bükülü sendedir.”[40] Fichte’de tanrısallık insan tapınağında mesken tutarken Edip Harabi’de Tanrı hem mekânını hem ismini insan ediminde bulur:
“Daha Tanrı ile cihan yok iken,
biz onu var edip ilan eyledik
Tanrı’ya layık hiçbir mekân yok iken
Evimize aldık misafir eyledik
Kendisinin henüz ismi yok idi
İsmi şöyle dursun cismi de yok idi
Hiçbir kıyafeti resmi yok idi
Şekil verip tıpkı insan eyledik.”[41]
Düşünce ve inanç dünyasını yaygın olarak şiir pratikleriyle ortaya koyan bu geleneğin poetik felsefeye sunduğu katkı oldukça dikkate değerdir. Harabi’de Tanrı’nın insan tarafından isim alması, Fichte’nin “Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine”de belirttiği gibi ayrı bir töz olarak Tanrı kavramının olanaksız ve çelişik olmasında aranabilir.
Sonuç:
Fichte’nin yayınlandıktan bir yıl sonra Jena’dan ayrılmasına neden olarak gösterilen “Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine” isimli denemesinde yer alan düşünceler zeminini bu metnin yayınlanmasından dört yıl önce yayınlanmış olan WL ve “İnsanın Saygınlığı Üzerine” isimli metinlerde bulur. Özellikle WL’de tartışılan ana kavramlar anlaşılmadan –ki bunu başarmanın oldukça zor olduğunu belirtmekte fayda var– “Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine”de kamuya kendini gösteren fikirlerin tepki çekmesi de anlaşılır bir durumdur. Ben, onun pratik olarak eylemi ile ahlak düzeninde tanrısallık olarak özgürce kendini ortaya koyuşu, Ben Olmayan’ın zorunlu olarak Ben’de içerik olması, insan inancının da kendi dışında bir referansa yönelmesine olanak vermiyor olması, sıradan okuyucu için sarsıcı olabilmektedir. Bu görüş Tanrı’nın varlığını aşkın bir biçimde kendi dışına koyan teistik Tanrı anlayışının kabul edemeyeceği bir düşünce olsa da Tanrı, insan, ahlak gibi kavramları düşüncesine konu edinirken, insan, Fichte’nin şu ifadesini dikkate almadan edemiyor:
“İsteyen herkes, eğer kendi Ben’i bir Ben olmasaydı, yani o var olmasaydı ve eğer Ben Olmayan bir şeyi kendi Ben’inden ayıramasaydı, ne bilebileceğini kendisine her zaman sorabilir…”
Kaynakça:
Albayrak, Ömer B., Fichte ve Alman İdealizmi, Felsefi Düşün, Akademik Felsefe Dergisi, Fichte’nin Monadolojisi’nden Schelling’in Töz’üne Sonluluk ve Tarih, Ekim 2018, Sayı:11.
Aydın, Mehmet S., Din Felsefesi, İzmir İlahiyat Vakfı Yayınları, 2014.
Breazeale, Daniel and Rockmore Tom, Fichte’s Vocation of Man, State University of New York Press, 2013.
Breazeale, Daniel, Thinking Through the Wissenschaftslehre, Wissenschaftslehre as Pragmatic History of the Human Mind, Oxford University Press, 2013.
Çotuksöken, Betül, Babur, Saffet, Metinlerle Ortaçağda Felsefe, Anselmus, Kabalcı Yayınevi, 1993.
Descartes, René, Meditations On First Philosophy, Meditation 1, Internet Encyclopedia of Philosophy, 1996. This file is of the 1911 edition of The Philosophical Works of Descartes (Cambridge University Press), translated by Elizabeth S. Haldane.
Gümüşoğlu, Dursun, Ahmed, Edip, Harabi Divanı, Can Yayınları, 2008
Jacobi, Friedrich Heinrich, Jacobi to Fichte, The Main Philosophical Writings And The Novel Allwill, Translated and edited by George di Giovanni, McGill-Queen’s University Press, 1994.
Kılıçaslan, Eyüp, Ateşoğlu, Güçlü, Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine, Alman İdealizmi 1, Fichte, Doğu Batı Yayınları, 2006.
Kaya, Murat, Hz. Ali’den 111 Hatıra, Erkam Yayınları, 2011, 190.
Leibniz, Gottfried, Mümkün Dünyaların En İyisi Teodisesi, Din Felsefesi, Seçme Metinler, Editörler: Michael Peterson, William Hasker, Bruce Reichenbach, David Basinger, Oxford University Press, 2009, Çeviri: Rahim Acar, Nebi Mehdiyev, Hümeyra Özturan, Osman Baş, Küre Yayınları, 2013.
Mélikoff, Iréne, Kırkların Cemi’nde, Çeviri: Turan Alptekin, Demos Yayınları, 2011.
Spinoza, Benedictus, Ethica, X. Önerme, Humanitas, Yunan ve Latin Klasikleri, Çeviren: Çiğden Dürüşken, Kabalcı Yayınları, 2011
Spinoza, Benedictus, Teolojik – Politik İnceleme, Çevirenler: Cemal Bali Akal, Reyda Ergün, Dost Yayınları, 2016.
[1] Fichte, Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine, Alman İdealizmi 1, Hazırlayanlar: Eyüp Ali Kılıçaslan, Güçlü Ateşoğlu, Doğu Batı Yayınları, 2006.
[2] Ömer B. Albayrak, Fichte ve Alman İdealizmi, Felsefi Düşün, Akademik Felsefe Dergisi, Fichte’nin Monadolojisi’nden Schelling’in Töz’üne Sonluluk ve Tarih, Ekim 2018, Sayı:11, 42.
[3] Wissenschaftslehre, makalede WL olarak yer alacaktır. WL, Alman İdealizmi 1, Fichte, (Doğu Batı Yayınları) Fichte’nin Yaşamı ve Felsefesi başlıklı bölümde parantez içinde “Bilim Öğretisi” olarak tanımlanmaktadır.
[4] Friedrich Heinrich Jacobi, Jacobi to Fichte,The Main Philosophical Writings And The Novel Allwill, Translated and edited by George di Giovanni, McGill-Queen’s University Press, 1994, 500.
[5] Fichte’s Vocation of Man, Edited by Daniel Breazeale and Tom Rockmore, Daniel Breazeale, Introduction State University of New York Press, 2013, 2.
[6] Fichte, Alman İdealizmi 1, Güçlü Ateşoğlu, Fichte’nin Yaşamı ve Felsefesi, Hazırlayanlar: Eyüp Ali Kılıçaslan, Güçlü Ateşoğlu, Doğu Batı Yayınları, 2006, 12.
[7] Fichte, Alman İdealizmi 1, Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine, Hazırlayanlar: Eyüp Ali Kılıçaslan, Güçlü Ateşoğlu, Doğu Batı Yayınları, 2006.
[8] Fichte, Alman İdealizmi 1, Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine, 287.
[9] Fichte, Alman İdealizmi 1, Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine, 287, 288, 289.
[10] Fichte, Alman İdealizmi 1, Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine, 290.
[11] Ömer B. Albayrak, Fichte ve Alman İdealizmi, Felsefi Düşün, Akademik Felsefe Dergisi, Fichte’nin Monadolojisi’nden Schelling’in Töz’üne Sonluluk ve Tarih, Ekim 2018, Sayı:11, 50, 51.
[12] Daniel Breazeale, Thinking Through the Wissenschaftslehre, Wissenschaftslehre as Pragmatic History of the Human Mind, Oxford University Press, 2013, 80.
[13] Fichte, Alman İdealizmi 1, Güçlü Ateşoğlu, Fichte’nin Yaşamı ve Felsefesi, 24.
[14] Fichte, Alman İdealizmi 1, İnsanın Belirlenimi, 3. Bölüm: İnanç, 295.
[15] Fichte, Alman İdealizmi 1, İnsanın Belirlenimi, 3. Bölüm: İnanç, 296.
[16] Ömer Albayrak, Fichte ve Alman İdealizmi, 50.
[17] Fichte, Alman İdealizmi 1, Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine, 293.
[18] Fichte, Alman İdealizmi 1, Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine, 293.
[19] Mehmet S. Aydın, Din Felsefesi, İzmir İlahiyat Vakfı Yayınları, 2014, 27, 31.
[20] Betül Çotuksöken, Saffet Babur, Metinlerle Ortaçağda Felsefe, Anselmus, Kabalcı Yayınevi, 1993, 153.
[21] René Descartes, Meditations On First Philosophy, Meditation 1, Internet Encyclopedia of Philosophy, 1996. This file is of the 1911 edition of The Philosophical Works of Descartes (Cambridge University Press), translated by Elizabeth S. Haldane, 8.
[22] René Descartes, Meditations On First Philosophy, Meditation 1, 17.
[23] Gottfried Leibniz, Mümkün Dünyaların En İyisi Teodisesi, Din Felsefesi, Seçme Metinler, Editörler: Michael Peterson, William Hasker, Bruce Reichenbach, David Basinger, Oxford University Press,2009, Çeviri: Rahim Acar, Nebi Mehdiyev, Hümeyra Özturan, Osman Baş, Küre Yayınları, 2013, 380.
[24] Mehmet S. Aydın, Din Felsefesi, İzmir İlahiyat Vakfı Yayınları, 2014, 32.
[25] Benedictus Spinoza, Ethica, X. Önerme, Humanitas, Yunan ve Latin Klasikleri, Çeviren: Çiğden Dürüşken, Kabalcı Yayınları, 2011, 51.
[26] Fichte, Alman İdealizmi 1, Güçlü Ateşoğlu, Fichte’nin Yaşamı ve Felsefesi, 24.
[27] Fichte, Alman İdealizmi 1, Güçlü Ateşoğlu, Fichte’nin Yaşamı ve Felsefesi, 24.
[28] Fichte, Alman İdealizmi 1, Wissenschaftslehre Kavramı, 88, 89.
[29] Fichte, Alman İdealizmi 1, Güçlü Ateşoğlu, Fichte’nin Yaşamı ve Felsefesi, 24.
[30] Ömer B. Albayrak, Fichte ve Alman İdealizmi, Fichte’nin Monadolojisi’nden Schelling’in Töz’üne Sonluluk ve Tarih, 55.
[31] Fichte, Alman İdealizmi 1, Güçlü Ateşoğlu, Fichte’nin Yaşamı ve Felsefesi, 24.
[32] Fichte, Alman İdealizmi, Wissenschaftslehre’nin Hipoteteik Bölümlenmesi, Çeviri: Meryem Uçar, 109.
[33] Fichte, Alman İdealizmi, Wissenschaftslehre’nin Hipoteteik Bölümlenmesi, 110.
[34] Fichte, Alman İdealizmi, Wissenschaftslehre’nin Hipoteteik Bölümlenmesi, 110, 111.
[35] Fichte, Alman İdealizmi 1, Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine, 293, 294.
[36] Fichte, Alman İdealizmi 1, Evrenin Tanrısal Yönetimine İnancımızın Temeli Üzerine, 294.
[37] Fichte, Alman İdealizmi 1, İnsanın Saygınlığı Üzerine, 57.
[38] Iréne Mélikoff, Kırkların Cemi’nde, Çeviri: Turan Alptekin, Demos Yayınları, 2011, 122.
[39] Benedictus Spinoza, Teolojik – Politik İnceleme, Çevirenler: Cemal Bali Akal, Reyda Ergün, Dost Yayınları, 2016, 230, 231.
[40] Murat Kaya, Hz. Ali’den 111 Hatıra, Erkam Yayınları, 2011, 190.
[41] Dursun Gümüşoğlu, Ahmed Edip, Harabi Divanı, Can Yayınları, 2008, 230.