korkunun el yazısıydı şiirim
şarkı olurdu çocuk sesimde
canalıcının giysisiydi baykuş
ve dua yerineydi şarkılar
duymadınız
geceler boyu büyüttüğüm hüzün
gül oldu gün boyunca
büyüdünüz
düşlerim gölgelendi
acının resmine açıldı pencerem
renkler sevişiyordu
kim ne söyledi mağarasına
giysi değiştirdi baykuş
nöbetçisini tutukladılar korkunun
neredeydiniz
yangın söndürücülerin geç kaldığı
sokaklarda konakladım
ahşap sevdalar doğurdu kör yanım
bir üfürümlük kül oldu hüzünlerim
ki dağladı ateşleri
çıngısıdır yeni hüzünlerin
dokunmayınız
kurtulamadım antik vedalarından
hıçkırık kokan yangın kalıntılarının
kuzusuz koyundum
sesimdi seslenen arkamdan
düşük işlenmiş ahşap kapılardan
bakakaldınız
kendini kilitleyen dişlidir sevda
sesinden ne hüzünler uyanır
boğulur aydınlıklardan gözkaralarınız.